MURADİYE'YE CAN VERENLER 1
"Gümüşlü Bir Zafer aynası Muradiye, Sabrın acı meyvesi, Ömrünün timsali beyaz nilüfer, Türbeler, Camiler, Eski bahçeler,   Ahmet Hamdi Tanpınar.
Muradiye'yi İhmal mi ediyorum ?"soru ve endişesinin iyice benliğimi sardığı bir gün Muradiye semtini ziyarete karar verdim önce kendime bir yol haritası çizmem gerekiyordu bu tür gezilere kişinin özel otomobili ile gezmesini doğru bulmuyorum neden'mi düşünmeye ve hayal etmeye zaman "Gümüşlü bir fecrin Zafer aynası Muradiye Sabrın acı Meyvesı"gerekiyor galiba o zaman düşünce ve hayallerimle baş başa kalabileceğim aslında gönlünüzde Bursa varsa yolunuzda Hisardan geçiyorsa zaman içinde geriye doğru bir gezinti yapmamanız mümkün olmuyor olmuyor cünki Saltanat kapısı'nın yeniden yapıldığını görüyorsunuz onu görünce'de zihniniz Fetih günlerine Fethin kahramanlarına takılıp kalıyor. ama ben bugün direneceğim ve sadece Muradiye'yi düşüneceğim Türbelerin önünde kısa bir mola istisna edilirse hemen hiç durmadan Haşim İşcan Parkı'na kadar yürüdüm Önce kendime Muradiye'yi görebilecek ve bana geçmişte yolculuk yaptıracak güzel bir yer bulmam gerek ...Buldum'da oturduğum yerden geriye doğru baktım göremeyeceğimi bile bile bakışlarımla Osman Gazi'nin Türbesini Gümüşlü Kümbed'i aradım sonra gözlerim aşağılarda Yeşillikler arasında serpilmiş duran Türbelere Muradiye Türbelerine takıldı elimde olmadan ağzımdan Mısraları dökülüverdi zihnimin çözemediğim bir sırrı var ne zaman Muradiye den bahsetsem hatta Muradiye aklıma gelse mutlaka Koca Naib'i ve Muradiye Semtinde adı ile anılan Mahalleyi düşünürüm bunun için Muradiye Gezisine Koca Naib Mahallesinden başlamak istiyorum oturduğum yerden Fabrika-i Hümayun binası görülüyor Koca Naib Camii onun yanı başında duran iki servinin arkasında olmalı çevresinde de Koca Naib Mahallesi Yerimden kalktım ve korkuluk demirlerine dayanarak Muradiye'ye daha dikkatli bakmaya başladım bir taraftan zihnimde gezi güzergahını oluşturmaya çalışıyor diğer taraftan Koca Naib Cami'ini arıyorum işte orada olmalı diye içimden geçirirken ağaçların arkasında kalan minareyi fark ettim Yola çıktığımda Parkın serin ve ferahlatıcı havası birden bire yok oldu Asfalttan yansıyan Güneş ışınları insanın yüzünü yakıyor kalabalık ve egzoz dumanları da cabası az ileride "Yıldız Kahve var"yürüdüğüm cadde "Kaplıca Caddesi"gözüm karşı köşede yol ayrımında bir Sur kalıntısı üzerinde inşa edilen evin duvarındaki "kaplıca Caddesi"tabelasına ilişti bu Cadde Adını bir zamanlar bizim şu anda bulunduğumuz yerde olması gereken Bursa Hisarının ikinci önemli kapısı "kaplıca kapı"dan almış "kaplıca kapı"çoktandır yok Olacağada benzemiyor galiba bu ve benzeri nice varlığımızın sadece adını kullanmakla teselli bulacağız az ileride sola ayrılan yol Hisarın başka Mahallesine bulamıyorsun trafiğin sıkıntısı hayal dünyanıza gecişiniz'e de düşünce ufuklarınızda dolaşmanıza da imkan vermiyor halbuki bir insanın kesinlikle bunlara ihtiyacı var olmalı iyisimi dolmuşa veya belediye otobüsüne binip Muradiye'ye gideyim diye içimden geçirdim toplu taşımada bazı insan manzaraları sizde daima yeni düşünceler doğurabilir önce hoşuma giden bu fikir durakta birden cazibesini yitirdi çünkü otobüste gürültülü bir kalabalık beni bekliyordu en iyisi yürümek ne var ki oda kolay değil Muradiye'yi en iyi 
görebileceğim yerlerden biri Haşim İşcan parkı'dır diyerek yola çıktım bir an önce Atatürk Caddesindeki kalabalıktan kurtulmak Tophane yokuşunu çıkmak Osmangazi'nin oğlu Alaaddin Paşanın Adını taşıyan "Alaaddin Bey Mahallesi"ne gidiyor Aşık Paşaoğlu'nun anlatımı ile Alaaddin Bey Al-i Osman fedakar ve hayırsever bir evladı idi tahtı seve seve kardeşi Orhan Gazi'ye bırakmış Bursa Hisarının bu köşesine Latif bir Cami Hamam ve Çeşme yaptırarak Şehri önce o şenlendirmişti Kükürtlü"de de bir Tekke yaptırdı Muradiye'ye inmek için daracık yaya kaldırımında yürümeye başladım yolun bu kısmında yaya ve arabalar için tehlikeli olabilecek dik virajlar var düzlüğe indiğimde kendimi "Fabrika-i Hümayun"binasının önünde buldum Fabrika-i Hümayun Sultan Abdul Mecid döneminde "Hazine-i Hassa-i Şahane"tarafından Finanse edilerek kurulan Devlete ait ilk İpek (Harir) Fabrikasıdır Sarayın İpekli Canfes ve İpekli Kadife Kumaş ihtiyacını karşılamak üzere Hereke'de acılan Dokuma Fabrikasına İpek İpliği sağlamak amacı ile 1852 yılında kurulmuştur bundan bir kaç yıl önce bir grupla birlikte gezdiğimiz Fabrika-i Hümayun "Divanhane" "Kozalık" "Mıncınıkhane" ve kasr-ı Hümayun (Saltanat Köşkü) adında dört yapıdan oluşan bir Külliye olarak yapılmış ne Yazık ki bu binalardan sadece ikisi günümüze gelebilmiş.....devam edecek

(BBB Bursa Gezileri kitabından alınmıştır)